Feyzi's Webseite
GÜZEL NAMAZ KILABİLİYOR MUYUZ?
Hâtem-i Zâhid (k.s.)hazretleri Âsım İbn-i Yûsuf hazretlerinin yanına geldiğinde Âsım (kuddise sırruh) ona sordu:
-Ey Hâtem namaz kılmayı güzel becerebiliyor musun?
O da 'Evet'deyince, Âsım (k.s.):
-Peki, nasıl kılıyorsun? diye sordu. Hâtem-i Zâhid hazretleri başladı anlatmaya:
-Namaz vakti yaklaştığında abdestimi sünnet üzere tazeliyorum ve namaz kılacağım yere dikiliyorum. Tâ ki her uzvum yerleşiyor.
Sonra Kâbe'yi iki kaşımın arasında, Makâm-ı İbrahimi göğsümün hizasında, Allah Teâlâ'yı mekândan münezzeh (pâk ve uzak) olduğu halde başımda hâzır ve kalbimdeki her şeyi bilir halde görüyorum.
Sanki ayağım sırat köprüsünün üzerinde; cennet sağımda, cehennem solumda, ölüm meleğini de arkamda hissediyorum ve kılacağım namazın son namazım olduğunu düşünüyorum.
Sonra ihsan ile (Mevlâ'yı görür gibi) iftitah tekbirini tekbirini alıyorum, tefekkürle okuyorum, tevâzû ile rükûa eğiliyorum, tazarrû ile secdeye kapanıyorum.
Sonra tamamıyla oturuyor, ümitle teşehhütte bulunuyor ve sünnet üzere selâm veriyorum.
Sonra da o namazı ihlâsa teslim ediyor, korkuyla ümit arasında kalkıyorum ve bu hâl üzere sabra devam ediyorum.
Bunu duyan Âsam hazretleri:
-Ey Hâtem!Senin namazın böylemi? diye sordu. O da:
- Evet otuz senedir böyle namaz kılıyorum! deyince Âsım hazretleri ağlayarak şunları söyledi:
-Ben daha bu zamana kadar hiç böyle bir namaz kılamadım!
GERCEK ANLASILINCA...................................................................................................................................
Zülkarneyn Aleyhisselam ordusuyla gece yolda giderken ordusuna:
- Ayağınıza takılan şeyleri toplayın, diye emir verir.
Ordu bu emri duyunca; içlerinden bir grup:
-Çok yürüdük, çok yorgunuz. Gece vakti bir de ayağımızı takılan şeyleri toplayarak boşuna ağırlık mı yapacağız. Hiçbir şey toplamayalım, diyerek hiçbir şey toplamıyorlar.
İkinci grup ise;
- Madem Komutanımız emretti, birazcık toplayalım, emre muhalefet etmeyelim. Zira ordun komutanına itaat etmek gerekir, diyerek az bir şey topluyorlar.
Üçüncü grup ise;
-Komutanımız bir şeyi boşuna emretmez. Muhakkak bildiği bir şey vardır. Bir hikmete vardır, diyerek bütün abalarını ağzına kadar doldururlar.
Sabah olduğunda bir de bakıyorlar ki, meğer bir altın madeninden geçmişler de, ayaklarına değen şeylerin altın olduğunun farkına varamamışlar. Bunu anlayınca:
Hiç almayan birinci grup;
-Ah niçin almadık! Nasıl dinlemedik komutanımızın sözünü. Keşke alsaydık! Bir tane bari alsaydık diyerek pişman oluyorlar.
Az alan ikinci grup ise;
-Ah ne olaydı da biraz daha fazla alsaydık. Ceplerimizi, abalarımızı hınca hınç doldursaydık diye sitem ediyorlar kendilerine.
Çok alan üçüncü grup ise:
- Keşke gereksiz, lüzumu olmayan eşyalarımı atsaydım, daha çok toplasaydım. Her şeyimizi doldursaydık, daha fazla alsaydık diyerek, fazla almalarına rağmen üzülüyorlar.
İşte bu misalde olduğu gibi, Ahirette bütün insanlarda bunun gibi ağıtlarda bulunacak.
Kafir olan;
- Keşke iman etseydik, keşke inansaydık da hiç olmasa Cehenneme girdikten sonra iman etmemiz sonucunda Cennete girseydik,ebedi cehennemden kurtulsaydık,
Mümin, fakat az sevabı olan;
-Keşke biraz daha sevap işleseydim de, biraz daha ikrama mazhar olsaydım.
Mümin,çok sevabı olan ise;
-Ah ne olaydı da Makamımı biraz daha yükseltecek bir vakit daha namaz kılsaydım, biraz daha fazla sadaka verseydim,oruç tutsaydım, biraz daha sevap işleyecek ameller yapsaydım... diyeceklerdir.
Rabbim bu misallerden ders almak nasip etsin...
Dirilen şehid
Sevgili Peygamberimiz ''sehidligin'' üstünlüklerini anlatiyorlardi. Buyurdular ki:
(Kiyâmet gününde sehidler, ''Mahser yerine'' gelirken; orada bulunan Peygamberler ayaga kalkarlar.. Onlar; çocuklari, akraba ve dostlarindan 70.000 kisiye sefaat ederler (Cehennemden kurtarirlar) Bu sözleri isiten''Nevfel''ismindeki Sahâbe, iki oglu ile hanimini oraya getirdi.
-Yâ Resûlullah! Bir duâ etmek istiyorum. Siz de ''amin'' der misiniz? diye sordu. Peygamber Efendimiz kabul ettiler. Bunun üzerine Nevfel:
-Yâ Rabbi, Nevfel kulunu sehid, bu yavrularini yetim, bu hanimini dul eyle, duasinda bulundu. Peygamberimiz (âmin) dediler. Hazret-i Ali'nin bildirdigine göre; ilk Gazâ'da (savasda) Nevfel, gerçekten sehid oldu... Gazâdan sonra Allahin Resûlü ve arkadaslari Medine'ye dönüyorlardi. Kadinlar, çocuklar ve ihtiyarlar, karsilamaya çiktilar. Hepsi sevinç içindeydiler. Nevfel'in hanimi, çocuklari ve ihtiyar annesi karsilayicilar arasindaydi.
-Gazânız mübârek olsun Yâ Resûlullah! Nevfel'in hali nicedir?... diye sordular. Merhametli ''Efendimizin'' gözleri nemlendi. sehidlik haberini vermege mübârek kalbleri dayanamadi. Elleriyle arka tarafi isaret buyurup, geçtiler.. Arkadan Hazret-i Ali geliyordu. Nevfel'in yakinlari, o'na sordular...''Allahin Arslani'' yaninda yürüyen Hazret-i Ammar'a:
-sehidlik haberini ben de veremiyecegim. Yürü gidelim dedi. Eliyle arka tarafi isaret etti. Sonra Hazret-i Ömer geliyordu. ''Büyük'' Ömer de, ayni sekilde hareket etmek zorunda kaldi... Daha sonraki Hazret-i Osman da baska türlü yapamadi. Eliyle, arka tarafi isaret edip, geçti... En sonra gelen Ebu Bekir hazretleriydi. Yaninda''Muaz bin Cebel'' bulunuyordu. Geride Hazret-i Zübeyr'den baska kimse kalmamisti. Nevfel'in yakinlari son ümitle, Sevgili Peygamberimizin en aziz arkadasina yaklastilar. Ayni seyleri sordular. Hazret-i Ebu Bekir kendi kendine düsündü:
-Yâ Rabbim!... Ne kadar zor durumdayım. Eger dogru söylersem, mahzun kalbleri, daha fazla üzmüş olacagim. Bunu yapmaktan, Sevgili Peygamberimiz bile çekindiler... O'na aykiri davranabilirim. Fakat yalan da söylersen dini yikmis olurum. Sen bana öyle bir sey ilham et ki, bu gariblerin yüregi, daha fazla yanmasin Allahim''... Peygamber Efendimizin dogru sözlü dostu''Siddik'' bütün kalbiyle,
-Yâ Allah!.. Yâ Nevfel!... diye ''Ah'' çekerek inledi. iste o sirada, yaydan firlamis ok gibi ''bir atli''yildirim hiziyla yanlarina yetisti.
-Buyur Yâ ''Siddik''... Beni mi çagirdin. Ey Allah Resûlünün Sevgilisi? diye sordu. Bu atli Nevfel'den baskasi degildi.Bütün Eshâb-i kirâm, hayrette kaldilar. Sonra Cebrail aleyhisselâm isimli melek göründü. Peygamber Efendimize sunlari söyledi:
-Yâ Resûlallah... Hak teâlânin selâmi var... Eger ''Peygamberin Magara Arkadasi''Siddik bir kere daha ''ALLAH''deseydi;''Yüceligim'' hakki için, bütün sehidleri diriltirdim. Çünkü, Ebu Bekir adli kulum; cahiliye devrinde ''islâmiyetten önce bile, hiç yalan söylememistir'' buyurdu. Ebu Bekir'in yalanci çikarilmamasi için, Nevfel'i Cenâb-i Hak diriltti... Nevfel bundan sonra, nice yillar daha yasadi.
Nihayet duâsi kabul olundu. ''Yemame'' cenginde sehidlik serbetini içti.
Verantwortlich für den Inhalt dieser Seite ist ausschließlich der
Autor dieser Homepage, kontaktierbar über dieses Formular!